Homeros’un anlattığı o efsane burada, bu toprakta yaşandı… Troya Örenyeri, mitoloji ile arkeolojinin iç içe geçtiği, hem gerçek hem efsanevi bir antik kenttir. Surlar, kuleler, rampalar ve katman katman tarih, ziyaretçiye binlerce yıl öncesine uzanan bir keşif sunar. Kentteki 9 yerleşim katmanı, Troya'nın defalarca yıkılıp yeniden kurulduğunu gözler önüne sererken, Helen ile Paris’in öyküsü artık sadece bir masal değil, taşların arasında hissedilen bir gerçeğe dönüşür.

Troya, M.Ö. 3000’lere kadar uzanan bir geçmişe sahiptir ve kesintisiz olarak yaklaşık 3.500 yıl boyunca yerleşim görmüştür. Heinrich Schliemann tarafından 19. yüzyılda yapılan ilk kazılarla dünya gündemine gelen kent, bugün UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer almaktadır. Troya I’den Troya IX’a kadar uzanan farklı dönem kalıntıları; savunma duvarları, tapınaklar, konutlar ve mezarlarla birlikte burada hâlâ ayakta. Antik limanı, Tenedos (Bozcaada) ile olan ticaret ilişkileri ve konumu itibariyle de Troya, yalnızca bir savaş sahnesi değil, aynı zamanda güçlü bir kültür ve ticaret merkezidir.

Viofun’ın Önerisi
Efsanevi Truva Atı’nı görünce sadece fotoğraf çekmekle yetinmeyin. Kentin güney surlarının üstüne çıkıp etrafa bakın — Homeros’un kaleminden çıkan o savaş sahnelerini gözünüzde canlandırın. Gününüzü tamamlamak için Troya Müzesi’ni gezmeyi kesinlikle atlamayın; ören yerinde gördüğünüz yapıların içinden çıkan eserler orada sizi bekliyor.